Konumuz Linç/ Ali Tacer
Taciz veya tecavüz, her kimden gelirse gelsin; ünvanına, kişiliğine, ideolojisine bakılmaksızın ifşa edilmeli, bu tartışılmaz.
Konumuz linç:
Linç,
hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Linç
aslında sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak
da öldürücüdür.
İdam cezasından daha da ağır travmatik sonuçlara
evrildiğinden, bu kirli silah kullanılmadan bin düşünüp bir karar vermen
icap etmektedir.
Linççileri, bir kaç grubda(katagoride) ele almak doğru olanıdır.
1.
Grup: Hazır tetikte bekleyen, ifşa edilenin ne olduğu önemsenmeden
saldırıya geçen, güruhtur. Bu gürûhu, Ressam İbrahim Coşkun'un bir
çıplak kadın portresini dersimle özdeşleştiren kısa bir yazılısına,
yaptıkları linç, taciz ve saldırılarıyla, ressamın portre ve yazısının
kaldırılmasıyla, bu güruhun "zaferiyle" sonuçlanması, diğer tetikte
bekleyenleri umutlandırdı. Sözümüz bunlara değil. Bunlar keskin
Dersimli, keskin Kürt, keskin Zazacı, keskin Alevici görüntüsü veren,
ama özünde hiçbirini de hak etmeyen gerici yobaz bir tayfa. Bunları
geçelim. Zaten onlar bizden de değil. Tabiki böyle düşünen tüm
arkadaşları kastetmediğim açık. Samimice bu görüşleri savunanlara
saygılıyım.
2. Grup: siyasi ve politik saiklerle, buradan kendi
mahallesine, grubuna ve kafa-kol ilişkileriyle var olmaya çalışan
örgütçüklerine gaz veren; tabiri caizse, krizi fırsata çeviren
linççilerdir. Bu grubun, puslu bir ortamda seslerinin gür çıkmasına
bakarsak, devrim ha yapıldı ha yapılacak kıvamında tüm sosyal medyayı
cenk alanına çeviren, fakat fırtına dindikçe, balonları da sönen,
Mahallelerine eli boş kör pişman çekilen "aktivistlerin açmazıdır.
Empati yapmak kitaplarında yazmaz kendilerince bir "zaaflı" durum tespit
edilince, ezilip geçilmelidir siyasetine yatarlar. Yaklaşık 40/50
yıllık bir döngüdür. Çemberin içinde bir dönemeç gibi dönüp dönüp aynı
noktaya gelirler.
3. Grup: görünüşte çok duygusal, nazik, naif
"bizden"miş gibi görünen kesim. Bir yoldaşlarının, arenaya
gladyatörlerin önüne atılmışken, "doğrucu Davut" rollerinde
gladyatörlerin avını parçalamasına, "ama iyi biriydi fakat böyle de
demeseydi" iyiydi. Bence bu daha sinsice ve tehlikeli. Görüldüğü gibi
yukarıdaki iki grubun niyetleri ve amaçları açıkken, "bizden"miş gibi
davrananların şifrelerini çözmek her insanoğlunun becerebileceği bir iş
değil. Pir Sulatan linç edilirken, şu veciz sözü hatırlatmak yerindedir.
"Şu ellerin taşı hiç bana değmez.
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni".
İşte mesele budur.
Bazı
arkadaşlar makalelerinde haklı olarak, Oruçoğlu'dan kadın düşmanı
tacizci çıkmayacağını bildiklerinden, "Oruçoğlu'nun savunmaya ihtiyacı
yok o kendisini savunacak düzeydedir" demeleri, iyi niyetlidir fakat
ben katılmıyorum.
Oruçoğlu, uzun süreden beri, belli odakların hedefinde olduğunu bilmeyen mi var.
Attığı bir tweet üzerinden, "öküz altında buzağı arayan"lara prim verilmemeli.
Linçe karşı direndiği için değil midir tüm bu yapılanlar.
Bilgi
ve birikimine bakılmaksızın tüm yoldaşlar savunulmalıdır. Çünkü, en zor
zamanlarda yoldaşlığın kalibresini belirler, önemlidir.
Sorunlarımızı,
"pireyi deve yapan" öngörülerle tartıştığımızdan, Türkiye'nin en büyük
sosyalist partisi olmamız gerekirken, bakın ne hallerdeyiz.
Hiç mi ders almayalım !
Bir parantez.(...)
Bınlardan daha da önemli bir sarmal, burjuva-liberal feminizmdir.
tüm devrimci ve komünist partilerini sarmış sarmalamış, kadın sorununu da aşan burjuva bir saldırıya evrilmesi de görülmeli.
Bu
sorun daha da komplike, detaylıca ele alınması gereken bireylerden çok,
tüm örgüt ve devrimci partilerin temel sorunu olarak çözümlenmesi
aciliyet arz etmektedir.